Bir arkadaşım en sevdiğim canlı şu an için beslediğim kedimdir demişti.
Bu hikâye de bir kedi var ama benim istediğim en kıymetli canlı maalesef
kedi değil.
İşe yeni başlamışım pek kimseyi tanımıyorum hoş onlarda
beni tanımıyor olacak ki toplantı odasına attılar. Öyle bir yer ki ölsem
dört gün sonra kokumdan anlarlar. Ankara’ya yeni geldiğim için kızılay
dışında yerde bilmiyorum her hafta sonu cebeciden kızılaya yürüyorum.
Orada biraz dolaşıp eve dönüyorum. Birde ben rutinleri seven bir insanım
hep aynı yoldan giderim fakat o hafta sonu rotamı değiştirdim kurtuluş
parkından sıhhıye köprüsü altından kızılaya giderim hayatımda bir şeyler
değişmiş olur diye düşündüm. Düşün bu kadar sıkıcı bir hayatım var.
Şimdi
bilmeyenler için kurtuluş parkını biraz anlatayım. İçinde bir havuz,
koşu parkı ve nikah salonu var. Bunun dışında bildiğin park oturma
bankları ağaçları ve çimenleriyle. Neyse ben parkın içinde geçip nikah
salonun oradan çıkarım diye düşünürken. Nikah salonun önünde tanıdık
yüzler gördüm. Bir abimizi gördüm. İçten gelen sululuğumla vay abi
hayrola yengeye kumamı getiriyorsun dedim. Abimizde yok be ela ablan
evleniyor dedi. Düşünün kurumda ne kadar değerim var. İş yerinde biri
evleniyor bana haber bile vermiyorlar. Bende duruma ayak uydurdum nikah
salonuna girdim. Alkışlar, evetler derken gelin ve damattı tebrik etmek
için sıraya girdim. İşte ne olduysa sıra bana geldiğinde oldu. Ela
ablamızın kız kardeşini gördüm şuurumu yitirdim. Allahım bir insan bu
kadar güzel olamaz. İşte o şuursuzlukta ela abla kardeşin senden daha
güzel dedim. Kız kardeşi de olur mu benim ablam bugün en güzel kadın
dedi. Bende biraz durumu kurtarayım dedim. Evet evet öyle o bir numara
sende iki numarasın dedim.
Ara ara böyle şirinlikler yapıp kadın
milletini kendimden soğuturum. Düğün bitti ben yola devam ettim lakin o
kız benim kafamda resmen kalıcı konut yaptı. Çıkmıyor ağa. Ben
beynimdeki bütün nöronları bu iş için göreve çağırdım bir plan lazımdı. O
kıza ulaşmam lazım ama nasıl.
Büyük bütçeli bir plan yaptım. Kaleyi
içten fethedecektim. Plan şu ela ablaya yaklaşacaktım onunla can ciğer
kuzu sarması olacaktım. Daha sonra kız kardeşine ulaşacaktım en sonunda
ise mutluluğun pembe pancurlu evinin ön bahçesinde elimde sepet ile
heidi gibi seke seke mutlu mesut oradan buraya koşturacaktım. Plan bu.
Ben
birkaç ay sonra askere gittim geri geldim. Hemen ela ablaya yaklaştım.
Ne yapar nelerden hoşlanır falan öğrendim. Motoru vardı gezmeyi
seviyordu eğlenceliydi. Benim sadece dansöz kıvraklığında zekam ve ara
ara çok zorlarsam güldürebileceğim espiri yeteneğim vardı. Malzemeler
eksik fakat o lanet olası umut çok fazlaydı.
Ela abla ile her gün bir
bahane ile sohbet ediyordum. Ne dese vay öyle mi. İnanmıyorum yaa çok
coolsun diyordum. Şimdi benim genlerimde sarışınlık var misal kardeşim
sarı saçlı yeşil gözlü kıvanç tatlıtuğ tarzında adamken. Ben tarzan gibi
adam oldum. Lanet olası genler bana gelince çekinik kalmış. Ela ablamız
sarışın bal rengi gözler var. Bende kız kardeşim olsa kesin sana
benzerdi. Keşke senin gibi bir ablam olsaydı diyorum. Ela abla benimde
erkek kardeşim yok ama senin gibi bir kardeşim olsun isterdim.
Evet
en sonunda aileye resmen yancı erkek kardeş olarak girmiştim. Ama zalim
kader resmen yine ağlarını örüyordu. İş yerinde baya sorunla
karşılaşıyordum. Üzerimde bir dünya sorumluluk vardı. Sabah akşam hafta
sonu mesai yapıyorum işler bitmiyor. Düşünün 2010 yılbaşı gecesi ben iş
yerinden akşam 10:30’da çıktım. Kızılaydan eve yürürken yolda eğlenen
insanlar görüyordum ama benim kafamda işten başka bir şey yoktu. İş
stresi bindikçe biniyor ben direndikçe direniyordum. Sonunda olan oldu
ben paramparça oldum. Bu andan sonra iş yerinde artık duramazdım ve
işimi değiştirdim. Gittiğim yerde travmayı atlatmak için birkaç ay
kendimi sıfırladım. Evden çıkmıyordum insanlarla görüşmüyordum. Zaman
bazı şeylerin ilacı cidden yavaş yavaş kendime geldim. İşte bu kendime
gelişlerde ela ablanın kız kardeşi de geri geldi. Ela abla ile yine
yakınlaşma çalışmalarına başladım. Zaten facebookta ekli. Bazen kız
kardeşinin onları ziyaret ettiğini görürdüm. Bende ela ablanın kedisini
bahane edip evlerine ziyarete giderdim. Ama bir türlü kız kardeşi ile
karşılaşamazdım. Benden bir hafta önce ya da bir hafta sonra giderdi.
Ben artık dayanamadım konuyu açtım.
Ela abla senin kız kardeşin ne
iş yapıyor dedim. Öğretmen dedi. siirtin bir köyünde mecburisini
bitirmiş. Eskişehire geldi dedi. Düşünün o güzel kız resmen çöl gülü
gibi geliyordu bana. Siirtin insanlardan uzak bir köyünde beni
bekliyormuş diye düşünüyorum.
Artık her şey hazır gibiydi. Eskişehir
hemen Ankara’nın dibinde hızlı trende var. Gider görürüm dedim. Ama
kader bana hiç kıyak geçmiyor ki.
Bir akşam baktım ela abla eşi falan
Eskişehir’e gitmiş. Sabah facebooku açtığımda ela ablanın sayfasında
baya fotoğraf gördüm. Kız kardeşi evlenmiş ve maalesef evlendiği kişi
ben değilim.
2 senelik yüksek bütçeli prodüksiyonum resmen elimde
patladı. Fakat bu akrabalık ilişkileri sayesinde ela ablanın oğlunun
kirvesi ve dayısı oldum. Neye niyet neye kısmet anasını satayım. Derdim
bununla da bitmedi. Sırf ev ziyareti yapmak için bahane ettiğim
kedilerini çocuk olduktan sonra vermek istediler. İlk beni aradılar.
Ela abla beni bir sen anladın sende yanlış anladın demek isterdim. Ben senin kız kardeşini istiyordum kedini değil.
Ama
dediğim gibi bazıları için besledikleri hayvan çok değerli olabiliyor.
Belki ben o kadar iyi bir şekilde aileye sızdım ki. Bana kedilerini
layık gördüler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder