22 Temmuz 2012 Pazar

Biz de Bir Zamanlar Çocuktuk !

Okul biter 3 aylık koskocaman bi yaz tatili başlardı.
Tatil başlarında hep takımlar kurar toprak sahada maç yapardık. Ya da sitenin bahçesine çıkar apartman kapısını kale yapar 9 aylık, 12 aylık denen ve 1 kişinin kaleye geçip diğer iki kişinin 9 aylıkta topa 1 defa vurmak şartı, 12 aylıkta ise topu yere değdirmeme şartıyla, çeşitli vuruş şekillerine göre puanlama yapılan ve 9 veya 12 ye tamamlanarak oynanan oyunlarımız vardı. Bina sakinleri çok şikayetçilerdi. Malum bina kapısı kalemizdi. Ama zamanla onlarda alışırdı ve bazen çekirdeklerini alıp balkondan bizi seyrederlerdi. O seyir edildiğimizi görme heycanı bizi kıpır kıpır yapar oyundaki performansımızı arttırırdı. Hele ki bide kendi aileniz balkondan çıkıp "hele bizim oğlan nasıl top oynuyo" diye bakmaları yani en azından biz onun için baktıklarını sanmamız...

Şu anda aklımda kalan 28 tane çok samimi arkadaşım vardı. Arkadaş çevremiz ve oyunlarımız çok çeşitliydi. Yazın nasıl geçtiğini bile anlayamazdık. Okul açıldığında sıra arkadaşıma ilk sözüm hep "ulan tatilin başlangıcını daha dün gibi hatırlıyorum" olurdu. Yazın bi sürü oyun oynardık ve herşeyin bi zamanı vardı.

Deleme(topaç), Gülle(misket), Tabanca(boncuklu plastik tabanca), Taso, Yedikule, Boru dediğimiz bi sürü oyunumuz vardı hepsini teker teker açıklayacam az sonra...:)

Dediğim gibi herşeyin bi zamanı vardı. Bu zamanı genelde büyükler belirlerdi. Örneğin büyükler topaçtan sıkıldığı vakit tasoya başlarlardı ve biz küçükler için artık taso zamanı gelmişti.

Küçükken çok iyi topaç oynardım. Herkesin evinde geçen seneden kalma bir topacı olmasına rağmen topaç zamanı geldiği zaman bakkallar topaç satardı. Tanesi 25 binden. Ben de ilk başladığı vakit hemen bakkala koşardım çünkü geç gitmek halinde bakkalda topaç kutusunun altındaki kötü topaçlar bize kalacaktı. En iyi orta boyutta topaçlardan en az 2 tane alırdım. Bazen abimle beraber giderdik. Abim maymun iştahı bana bulaşır ve bu sayı 6-7 e kadar çıkardı.

Topaç almakla marifet bitmezdi. Sade renksiz bi topacı olanlara acemi gözüyle bakarlardı. Eve gider topacımı sulu boya ile boyardım. Sulu boyanın boyasını tükürüğümden yapardım. Nedense o yıllarda tükürüğün boya üzerinde kalıcı etki bıraktığını sanardım. Annem kızmasına rağmen genede sulu boyayı tükürükle ıslatır topacımı onla boyardım. Yetmezdi. Çünkü çoğu kişinin sulu boyası vardı ve herkes boyardı. Herkesten farklı olmak lazımdı. Bende gidip babamın tamir çantasından bi kaç tane raptiye alırdım gizlice. Neden gizlice yaptığımı bende bilmiyorum oysa babam hiç kızmazdı böyle şeylere. Aldığım raptiyeleri topacın tepesine çakardım ve güneş altında oynadığımızda sarı renkli raptiye ropacın üstünde güneş ışığı etkisiyle altın parıldama efekti verir millet mest olurdu

Topaç oynarken çeşitli terimlerimiz vardı. Nik Vurma, Tırtırmenco, Gomo, Aktırma, Kız Atışı, Erkek Atışı, İp üstünde dans, vınnını çıkarmak gibi.

Nik dediğimiz şey topacın altındaki demir kısımdı.

Tırtırmenco dediğimiz topaçın tırtırlı betonda döndürülmesi ile nikinin tahrip olması ve titreyerek dönemesiydi.

Gomo dediğimiz şişman ve döndürülmesi zor olan topaçlardı.Bu topaçlar genelde bakkaldaki kutunun en altında bulunurdu.

Aktırma dediğimiz şey topaç dönerken topaç ın ipi(kınap) ile topacı yine döner halde kaldırıp elde kısa bi süre dönderip yine döner halde yere bırakma.
Bu bi tura 1 aktırma derdik.

Kız atışı dediğimiz kolay atıştı ve baş parmak ile işaret parmağı arasına topacı alarak kolu bi savurup geri çekilmesi ile yapılan atıştı ve çok kolaydı.

Erkek atışı daha zordu kız atışındaki parmaklara ilaveten orta parmak kullanılır ve bu atış el havaya kaldırılıp topaçla birlikte hızlıca yere indirilerek yapılan atıştı. Kimisi bunu topacı ters tutarak atardı benim gibi. Ters tutup erkek atışı yapmak arkadaşlar arasında bi kaç kişiye özgüydü ve bunu genellikle büyük abilerimiz yapardı.

İp üstünde dans dediğimiz şey topaç dönerken ip ile topacın nikini iyice tutturularak yavaşça havaya kaldırılamsıydı. Bu kaldırma işleminde ip nike takılır ve topaça ip takılmasına rağmen hala dönerdi. Bu da çok zor bi hareketti ve bunu her atışımda rahatlıkla yapardım. Çünkü püf noktası bilirdim. Topaç aldıktan sonra nik i pense ile hafifçe dışarı çıkarırdım. Bu kuvvet isterdi bazen abimden yardım alırdım.

Vınnını çıkarmak dediğim şeyse yine profesyonellere özgü bir şeydi. Topacı attıktan sonra o kalabalık hengame içinde hızdan kaynaklanan bi sesti. Bu sesi çıkarmak hızlı bi atış dolayısla güçlü bir kol isterdi.

Terimleride açıkladıktan sonra gelelim oyunumuza.

Oyunumuzda en az aktırma yapan arkadaşın topacı toprak saha da çizilen yuvarlağın tam ortasına konulurdu ve diğer oyuncuların topaçları ile yerde kalan topacı nik darbeleriyle tahrip etmesiyle alınan büyük haz a bağlı bi oyundu. Bazen yuvarlağın içinden çok kıymetli boyalı topacın alıp ağlayarak eve kaçanlar bile olurdu. Bu oyuncular ertesi sabah tekrar oyuna gelirdi ve kimse oyunu almazdı o kişiyi. Ama benim yüksek otoritem bu arkadaşa torpil geçmemi istiyordu ve genede arkadaşı oyuna alıdırıyordum.

topaç oyunumuz da böyleydi.

Gülle yani misket denen oyunu hiç oynamadım. Bilmiyordum, öğrenemedim. Ama abim çok iyi oynar, bazen bu çok iyi oyunculuğu yüzünden bi çok kişinin değerli misketlerini yutar, kıskançlık etkisiyle kavgaya bile tutuşurlardı.


Tabanca dediğimiz oyunumuz da tam bir felaketti. Tabancadan kastım boncuklu silah veya pıtpıtlı tabanca dedikleri plastik tabanca. Genelde bayram vakitleri bakkalara tabancalar gelirdi ve gerçeğini hiç aratmazdı. Plastik ve boncuk atan bu tabancalar her çıktığında annem uyarır sakın pıtpıtlı tabanca alma yoksa seni eve almam derdi. Ben aldırmazdım. Gider babamdanda para alırdım ve en büyüğünden bi tabanca alırdım.

Aldığım tabancalar genelde uzun namluluu olurdu ve boyumun yarısı kadardı. Eve gider binbir azardan sonra annemin dikiş kutusundan ip alır iple bağlar sırtıma dolardım. Oda yetmezmiş gibi 2-3 gün sonra gider bakkaldan bu sefer tabanca versiyonu olan küçüğünüde alırdım.

Tabanca tamiratı konusunda sitede üzerime kimse yoktu. Bozulan tabancalar bana getirilirdi. Bozulmaktan kasıt ya yayı çıkardı, ben eski bozuk tabancalarımdan birinin yayını takardım, yada içinde ufak bi parça kırılırdı yıldız tornavida ile parçayı söker eski kırık tabancalarımdan kalma parçayı takardım. Tabii bu olayda sitede yıldız tornavidanın bir tek babamın alet çantasında bulunmasınında etkisi büyüktü. Tamirat sonucu arkadaşlardan bi paket boncuk alırdım. Bu boncuklar tabancaların içine konulurdu binevi mermi görevi görürdü.

Gelelim savaşa...

Savaş bazen kendi aramızda gruplaşarak bazen başka mahallerelere baskın yaparak yada baskın yiyerek olurdu. 1-2 defa başka mahalleye baskın yaptık .Genelde hep baskın yerdik. Ama bizim yerimiz iyidi. Sitenin pencereleri arasında gizlenir gelen çocuklara siteden ateş açardık. Boncukların cam kırmadığını bilen bina sakinleri rahatsız olmazdı.

Bu savaşlar boncuk(mermi) paylaşımının ve savaş ortasında yayı atan veya silahı kırılan arkadaşlarımızla silah paylaşmının,grup çalışmasının ve dolayısıyla dostuklarımızın pekiştirmenin en iyi yoluydu. Savaş ortasında 2 aylık küs arkadaşlarımızın barıştığını bile hatırlarım.


Gelelim tasoya.

Taso dediğim plastik ve üzerinde çeşitli resimlerin bulunduğu yuvarlak cisim. Tasolar genelde cipslerin içinden çıkardı.Gerçekten taso konusunda hatrı sayılır bi biriktirmişliğim vardı benim. Bu birikmişliğim bi sarelle kutu dolusu tasoydu. Bu kutu o zamanki servetimizdi. Hatta şimdi aklıma geldi mahallenin büyük ve popülaritesi yüksek bir abisinin fen liselerine giriş sınavı için hazırlığı döneminde bütün tasolarını su deposunun üstüne çıkarak dağıtması beni çok etkilemişti.Bende aradan bi gün geçtikten sonra özentimi yenemedim ve aynısı yaptım. Çok pişman olmuştum çünkü ertesi yaz tasosuz kalmıştım.

Gelelim taso oyunumuza.

Taso oyunumuz çok güzeldi. İki oyuncu tasolarını alır bi betonda veya kaldırımda oturur eşit sayıda tasoları ortaya dikerlerdi.Oyuncular ilk vuruşu kimin yapacağını belirlemek adına "açık-kapalı" denen bi sistem uygularlardı.Oyuncuların atış yapacağı tasolar
birer defa yere vurulurdu.tasonun ön yüzü gelirse açık arka yüzü gelirse kapalı olurdu.2 defa üst üste açık yapan oyuna ilk vuruşu yapma şansını yakalayarak başlardı.Yere dikilen tasolara yine tosalarla vurularak ön yüzü çevirilmeye çalışılırdı. Ön yüzü çeviren tasoları kapardı.

Ben taso konusunda mahalledeki büyükleri bile rahatlıkla yutardım ve çok kıskanılırdım.

çok değerli tasolarda vardı bunlar pahalı cipslerden çıkardı ve tivili taso dediğimiz tasolardı.tutuş şeklini değiştirdiğimizde üzerindeki resim de değişirdi. Bu tivili tasoları yere dikmek cesaret isterdi. Üstelik bu tasolarla atışta yapılmazdı çünkü atış yapılırsa üstündeki şeffaf katman kalkıyor ve taso tivi özelliğini kaybediyordu.


Biz yaz akşamları da hep sitenin bahçesindeydik. Yemek yedikten sonra enerjimizi toplar akşam yine oyun oynamaya çıkardık.

Akşamları site bahçemiz şen şakraktı. Annelerimiz de bahçeye çıkar çekirdek ve çay süper ikilisinin tadına sohbet ile varırlardı.

Yaz akşamlarımız yegane oyunu ya saklambaç yada yedikuleydi. Saklambacı bilmeyen yoktur.

Yedikule dediğimiz oyun 7 adet mermer taşının üst üste konularak top ile oynanan bi oyundu. 8 kişi ile oynanırdı. Biri ebe olurdu.Ebe olmayan biri top ile 7 mermer taşlı kuleyi bozardı. Ebe topu alıp gelene kadar 7 kişi saklanırdı. Ebe o 7 mermer taşlı kuleyi bozdurmadan 7 kişiyi topla vurarak ilk vurulana ebeliği devrederdi.

Gelelim boruya.

Boru mu evet boru evet evet bildiğim ağza girecek kadar büyüklükteki boru. Peki ne yapardık bu borularla?

İlk başta tesisatçıdan sağlan bi boru alırdık. Küçük çaplı bi boru ağıza sığıcak kadar. Daha sonra boruya uygun külah yapıp borunun içe koyardık ve birbirimize üfleyerek külah atardık. Buda çok zevkliydi bizim için.Boncuklu tabanca da yaptığımız savaşın aynısını borudada yapardık. Ama bi kaç fırlama vardı ki sormayın gitsin. O külahın için ufak taş koyunca öyle bi can yakardıki sormayın. Zaten külahı yerden kaldırıp içinde taş olduğunu görünce kavgaya tutuşurduk :)
Taşlı külah atanlar genelde diğer mahallenin çocukları olurdu.

yani özet geçmek gerekirse çocukluk dönemimdeki bi kaç oyundan bahsettim. Şimdiki çocuklar bilgisayar da çoklu oyuncuyla oynanan oyunların kölesi halinde. Siz siz olun bahçeli ve çok çocuğu olan bi yerden ev alın. Ev almayın bahçe ve çocuğunuza arkadaş olacak bol çocuklu bi yer alın...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder